Akıllı telefonun hayatımıza etkileri adı altında, doğru eksendeki hayatların püf noktaları ve öğrenmenin önüne geçen unsurlar sizler için yayınlandı.
Ortalama bir insan, günde 150 kere Instagram'ı açıyor. Uygulamalar bu şekilde dizayn ediliyor. Şirketler, neyi nasıl neden yaptığımızı anlamak için yüklü miktarda para ödüyorlar. Sınırsız yeni içerik, Dopamin salgılatma gibi özellikler, sabah uyandığında ilk olarak telefona bakıyorsun. Kendine, zorluklar çıkartmana neden oluyorsun.
Öncelikle dört adet ana beyin dalgası var.
Beta, şu an bizim ikimizin içinde olduğu durum, uyanığız.
Delta, derin uykuda olduğun durum.
Bunların arasında, Theta ve Alpha var. Öğrenmek için, en önemli olan beyin dalgaları.
Theta uykuya daldığın andaki beyin dalgası, yaratıcılık dediğimiz dalga durumu. Bu dalga durumu en yaratıcı olduğun zamanlardır. Bunu biliyorsun, uykudan hemen önceki hal durumu zihnin derinleşir ve düşüncelerle dolar.
Aynı durum nerede gerçekleşir biliyor musun ?
Duş alırken . . .Hiç fark ettin mi ?
En iyi fikirlerini duşta bulursun. Beynin, düşüncelere dalar gider. Evet, beyin dalgası durumunda olduğun sebebiyle.
İşimin büyük bir bölümü, görünmez olanı görünür hale getirmektir. Seminerlerimde hep söylediğim gibi, sihrin arkasında aslında bir yöntem olduğunu göstermek için yapıyorum. Her hangi bir sıra dışı bir şey yaptığında atletizmde, eğitimde, teknolojide, insan vücudunda her zaman bir deneme vardır. Dahi insanlar, geride ip uçları bırakır.
Theta'nın üzerinde Alpha denilen durum vardır.
Beta'nın altı ise uyanıklık durumu halidir.
Alpha öğrenme durumudur, hızlandırılmış öğrenme. Rahat, farkındalık halidir. Bu, meditasyon yaptığımızda içinde bulunduğumuz durumdur. Çünkü eleştirisel zihni dışarda bırakarak, bilinç altı ile bilgileri emersin.
Bizi Alpha konumuna getiren bir diğer şey, televizyondur. Daha önceden maç seyreden biri, ya da sevdiği diziyi izleyen biri ile konuşmaya çalıştın mı ? Tam anlamıyla transa geçip, seni duymazlar. Televizyon programlaması nedeniyle, programlama enteresan bir kelime olabilir. İnsanları, trans hale getiriyor. Bu Alpha durumudur. Bilgilerin zihne yerleştiği kısımdır.
Bu şekilde insanları Alpha konumuna getirerek, dilleri kolayca öğrenmesini gösteriyoruz. Bunu dizayn ile yapabiliriz. İnsanlar bunu fark etmiyor. Tüm bunların, okulda öğretilmesi gerektiğini düşünüyorum. Çünkü okul neyi öğrenmek istediğimizi öğrenmek için güzel bir yer. Matematik, Tarih, Bilim, İspanyolca gibi konuları öğreniyoruz.
Peki nasıl öğrendiğimize dair, kaç tane ders var ?
Günümüzde, bu konular işleniyor mu ? Hayır bende bundan bahsediyorum. Nasıl kritik düşünebileceğimiz, nasıl doğru kararlar verebileceğimiz, sorunları nasıl çözebileceğimiz, nasıl konsantre olabileceğimiz, nasıl daha hızlı okuyabileceğimiz öğretilmez. Nasıl daha fazla hatırlayabileceğimiz öğretilmez.
Okulda şu 3 olay öğretilir;
Yazmak, okumak ve aritmetik.
Peki ya hatırlamak ?
Peki ya anımsamak ?
Peki ya akılda tutmak ?
Socrates bir sözünde der ki; "Hatırlama olmadan, öğrenme gerçekleşemez."
Bu aslında, hepsinin temelini oluşturur.
Sabah ilk olarak Alpha, Theta durumunda olduğunu bilirsen, etkilenmeye açık olduğunu bilirsin değil mi ? Eğer yaptığın ilk iş telefona bakmaksa, o zaman gerçekten zihnini üretkenlik ve performans seviyenizi düşürecek iki tehlikeli duruma sokarsın. Birincisi dikkat dağınıklığı. Her beğeni, paylaşım ve yorum her biri dikkatinin farklı yerlere odaklanmasına sebep oluyor. Yani biriyle sohbet ederken odaklanamazsınız, çünkü zihninizi başka türlü eğitmişsinizdir. Bu nedenle, farkındalık çok önemlidir. Meditasyon ya da her hangi bir şey gibi. Şu şekilde anlaşılmasın. Çünkü her gün huzur içinde olmak için, meditasyon yapmıyorum. Yapıyorum.
Çünkü bu, zihinsel bir egzersiz. Bilişsel yeteneklerimi, geliştiriyor. Yani zihnim başka bir yere giderse, nefes ve görselleştirme ile geri getirme şansıdır. Kendimde o kası inşa ettim. Çünkü burada benim işim, isimleri almak ve onları fiillere dönüştürmekle ilgilidir.
Peki bununla ne demek istiyorum ?
Bir çok insan sabah uyanarak; "Umarım bugün enerjim olur. Umarım bugün motivasyonum olur." olmak istedikleri durumları "Yaratıcılığım olur yazabilir ve video hazırlayabilirim. Umarım dinç bir hafızam olur. Umarım konsantrasyonum olur ve odaklanabilirim."
Bunlar sahip olduğun şeyler değil, yaptığın şeylerdir.
Sevgiye sahip olmazsın, bir şeyler yapmayı seversin. Enerjin yoktur, sana enerji veren şeyler yaparsın. Aynı şeyin öğrenme için geçerli olduğu gibi. Odağın yoktur, odaklanma için bir sürecin vardır. Hafızan yoktur, hafızanı geliştirmek ve daha iyi hatırlamak için adımlar vardır.
Yaratıcılık, senin sahip olduğun bir şey değil. Yaratıcılık için, bir süreç vardır. Bu nedenle, yazar tıkanıklığı gibi konuları düşünmemelisin. Eğer öz farkındalığın nasıl çalıştığını anlamazsan, bilmezsin.
Bence biri kendine olan saygısını geliştirmek isterse, zihnini inceleyebilir. Böylece büyük bir saygınlık ve güven kazanabilir. Çünkü zihin Dünya'da ki en inanılmaz ve ne denir bilmiyorum evrendeki en inanılmaz cihaz ya da süper bilgisayar. Bu sadece Mars'a ve diğer tüm yerlere gitmekle ilgili değil. Gitmek istediğim yer burası Çünkü bu neyi kontrol ediyor ? Her şeyi, kariyerimizi, gelirimizi, sağlığımız ya da ilişkilerimizi.
Herkes ne yapacağınız bilir ama bildiklerini yaparlar mı ? Çünkü bilmek, uygulamaktan farklıdır. Bilginin güç olduğuna dair, efsane vardır. Bilgi, güç olma potansiyeline sahiptir. Sadece uygulanır, kullanıldığında güç olur.
İnsanlar kitapları alıp, rafa koymanın faydası olduğunu düşünür. Böylece raf desteği olur, kendine destek olmaz değil mi ? Ya da birisi gidip bir şeyler öğrenmek için podcast dinler, bu tarz programları izler, konferansa gider bir sürü para döker ve öğrendikleriyle hiç bir şey yapmazlar ve bunun bir parçası da unuttukları içindir.
Herkes, bir öğrenme eğrisi olduğunu bilir ama bir de unutkanlık eğrisi vardır. Unutma eğrisi der ki yeni bir şey öğrendiğinde, ilk 48 saat içinde %80'i kaybolur gider. Yani bir program dinledin, YouTube'den bir şeyler izledin, konferansa gittin, kitap okudun iki gün olmadan büyük bir kısmı uçup gitti. Çünkü kimse bize, nasıl tutacağımızı göstermedi. Bu nedenle, hafıza çok önemli. Akıllı telefonun hayatımıza etkileri için ilk iş telefonuna dokunma, çünkü dikkatini dağıtmaya eğitiyor.
İkinci şey ise beyninizi reaktiflik için yeniden yapılandırmanızdır. Reaktif, uyandığınızda rahat farkındalık durumundasınızdır. Telefonu alır ve kötü bir mesaja denk gelirsiniz. Kötü bir sesli mesaj, bir e-posta biliyorsun bu hepimize oluyor ve günün geri kalanında kötü modda oluyorsunuz. Hipnotik durumda olduğun için çok daha fazla etkilenirsin. Asla kaliteli bir yaşama, sahip olamazsın. Kendimizin en iyi versiyonu olmamızda elit mental performans, yüksek performansta ve tepki vereceğin her şeyi etkiler.
Elektronik posta gelen kutunuzun, diğer insanlar tarafından oluşturulmuş ajanda dışında, bir şey olmadığıdır. Hayatın için bir vizyonu, nasıl belirlersin ? Hayatın için bir vizyona nasıl sahip olursun ?
Zihnimi açmak için her sabah yaptığım 10 rutinim var. Aynı zamanda uykumu maksimize etmek için 1 saatlik gece rutinim var. Uyku, yapılabilecek en önemli şeylerden biri. Yaptığım süreçlerden bir diğeri de karartma perdeleri, sıcaklık ayarı, nefes egzersizi, meditasyon. Her hangi bir ekrana dokunmuyorum. Çünkü mavi ışık saçarlar. Bunu çoğu insanın bilmesi gerekir. Diz üstü bilgisayarını, telefonunu her eline aldığında rahatlamanıza ve uyumanıza yardımcı olan melatonin üretimini engelleyen bu mavi ışığı yayar.
Yaptığım bir diğer şey, ertesi gün yapmak istediğim üç personeli hedefi yazmak ve üç profesyonel hedefi yazmak. Böylece kalktığımda, hayatım için bir vizyonum oluyor. Bu üç personel ve profesyonel hedefi tamamlamak, günü kazanmak oluyor. Telefonuma gelince, en az hedefimi tamamlayana kadar telefonuma dokunmuyorum. Bu benim sınavım. Bunu yapıyorum ama her zaman mükemmel olmuyor. Bu bir süreç gerektiriyor. Pratik yapmak bir süreç gerektirir. Hiç bir zaman mükemmel olmayacak.
Akıllı telefonun hayatımıza etkileri adına, sabahın ilk saatlerinde ondan uzak durmalısın . . .
İnsanların kendilerinde işe yarayanı bulmaları gerekiyor. Bir daha söyleyebilirim ki kendini uzman olarak görme ve bunu bir dene. Belki 1 haftalığına telefonunu odanın dışına koy ve ilk 1 saat dokunmamaya çalış. İlk 1 saatte termostat olmaya çalış, termometre değil. Çünkü termometrenin görevi, çevreye göre tepki vermesidir. Bu yaşamanın berbat bir yolu. Bu tepki vermediğimiz için değil, havaya tepki veririz. Müşterilerin bize nasıl davrandığına tepki veririz ama mutlu olduğumuz duruma göre tepki veririz değil mi ?
Araştırmalar gösteriyor ki en mutlu insanlar, mutlu olmanın kendi ellerinde olduğunu düşünüyor. Bu kontrolü başkasına, bir yere, ekonomiye, politikaya bağlayamazsın değil mi ? Yani bir termometre ortama tepki verir, ancak termostat farklıdır. Onun işlevi nedir ? Hedef belirlediği ortamı ayarlar ve sıcaklığı belirler. O yüzden senin ya da benim işime bağlı olan insanların, kendi termostatları vardır. Çünkü gelişen bir zihniyete sahipler.
Her şey önceden hazır olsaydı, büyüyemezdik.
Aklından geçeni yaz...